26 Ekim 2014 Pazar

YOLDA MOTORCULAR- BIKERS ON THE ROAD

TÜRKÇE (For English please scroll down.) 

1989-90 yıllarında meşhur Berlin duvarı sarsılıp yıkılırken aynı şehirde alâkasız bir komedi filmi üzerinde çalışıyorduk. Popüler bir resimli romandan yola çıkan "Werner Beinhart" (1990) isimli bu film kısmen reel, kısman canlandırmaydı ve animasyon yönetmenliğini bana vermişlerdi. Stüdyonun kapısını dışında dünya değişedursun, bizim kahramanların bira içmekten ve motosiklet bağırtmaktan başka derdi yoktu. 

Bana verilen yetkiye dayanarak en hoşuma giden sahneleri kendime seçtim. Bu sahneyi kendim, kendi istediğim şekilde yapmayı çok istemiştim. (Zaten bu sekansın storyboard'unu da ben yapmıştım.) Bütün animasyon ve kaba araresimlerin çoğu benimdir, sadece yol kenarı detaylarında (levhalar gibi) araresimleri yardımcılara devrettim. 

Bu sahneyi naftalinlerden çıkarırken o günlerden kalma testler de buldum ve klibin başına ekledim, böylece hangi adımlardan geçtiğimi görebilirsiniz. Önce yolu yaptım- genelde basit bir "döngü" ("cycle"), hatta aslında iki döngü olmakla birlikte belli bir noktada "kamera" motosiklette oturanların bel hizasından tekerlek hizasına iner (elden ele geçen bira tenekesini gösterebilmek ve oradan motosikletler için daha etkileyici olacak bir böcekbakışına geçmek için). Tabii bu geçişi döngülere farkettirmeden uydurmak gerekti. 

Küçüklüğümde ailemle seyahat ederken '59 model Mercedes 220 S arabamızın önünde, babamın yanında otururdum ve ön camdan yolların bize doğru akışını bol bol gözlemleme şansım oldu; sahnenin kavşaktan sağa ayrılma bölümününü (yerde kavşağı alamamış bir arabanın tekerlek izleri dahil) tamamen o gözlemlere dayanarak canlandırdım. 

Motosikletlerin animasyonunu önce üç karede bir yapıp sonra araları yaparken arka tekerlek bölgesine üç karelik ezilme-gerilme ("squash and stretch") koyarak motor titreşim efekti yapmaya çalıştım. Motosikletin gidonundan fırlayan sosisler sekansın başında yer alan "sosis-sinyal" espirisine göndermedir. (Sosisli Alman espirisi işte!) Montaj safhasında karakterlere konuşma ekleme kararı verilmiş, onun için ağızlar seslere uymuyor, Werner birasını dikerken bile sesi 
geliyor.
 
 

ENGLISH 

Back in 1989-90, while the famous Berlin wall was shaking and crumbling, a small studio in the same city was hard at work on the production of a silly comedy that had no connection with the world-shaking event so near. Werner Beinhart (1990) was based on a popular comic book, and I had been given the position of animation director. Oblivious to the world changing just beyond the studio doors, our characters never wavered from their only two interests in the world: beer and bikes!

I took advantage of my position to secure some juicy scenes for myself. I wanted very much to animate this scene in the way I envisioned it. (I had boarded the sequence myself.) I did all of the animation, including most of the rough inbetweening. I only passed on roadside details like signposts for inbetweening. Now, when digging this scene up, I found some pencil tests dating from the time and I cut them to the beginning of the clip to demonstrate the thinking process. I animated the road first- a simple cycle, or rather two for the most part, but the viewpoint switches from about waist level, to show the beer can changing hands, to a lower angle from which the bikes will look more imposing. Of course, this change of angle needed to be incorporated smoothly into the cycles. 

Travelling with my family as a child, I used to sit in the front of our '59 Mercedes 220 S, next to my father, and had plenty of time to observe the road flowing towards us beyond the windshield. I reconnected with that experience a lot in making this scene, particularly when the bikes veer off to the right at the turnout (including the tell-tale tire tracks of a vehicle that couldn't make the turn).

I animated the bikes on threes and when inbetweening added in a three-frame squash and stretch in and around the rear wheel area to simulate the vibration of the motor. The sausages shooting out of the handlebar quotes a joke about a "sausage signal" earlier in the sequence. (German sausage humor!) The film had reached post-production stage when the studio decided to add dialogue to the scene, which is why there is no lip-synch and we hear Werner's voice even while he is downing his beer.

SAÇMALASAK DA SAKLASAK- SILLY ENOUGH TO SHARE

TÜRKÇE (For English please scroll down.)


Anılarımızı fotoğraftan ziyade hareketli ve sesli görüntü hâlinde kaydetmeyi severim- ama bu da teknolojinin peşinden koşmak zorunda bırakıyor beni. Videoteypten SD kart üzerine dijital çekime geçtikten iki sene sonra nihayet bir montaj programı alma teşebbüsüne geçtim. Bir aylık deneme süresiyle bir proram indirdim ve denerken bir de baktım ki bir stop-motion (tek kare çekim)imkânı da var. Animatör olan stop-motion imkânı bulur da denemez mi? O sırada annemin evindeydim ve kadıncağız benim yaptığım garip hareketlere baştan pek bir anam veremedi, ama neticeyi görünce iyi güldü! Birisini güldürebilmek de hoş birşey. Bu denemeyi saklamaya, eşimin de önerisiyle paylaşmaya karar verdim.

 
ŞİMDİ BİRAZ SAÇMALIK- AND NOW FOR SOMETHING SILLY from tahsinozgur on Vimeo.

ENGLISH
  
I like recording our memories as moving images with sound rather than still pictures, though this forces me to chase after the changing technologies. Two years after moving from videotape to digital recording on SD cards I am finally making an effort to purchase a video editing program. I downladed one on a 30-day trial and discovered that it included a stop-motion option. No full-blooded animator could resist experimenting with such a toy! I was at my mother's home at the time and the poor woman couldn't make head or tail of what I was doing. but when she saw the result, she laughed out loud! It's always a great feeling, being able to make someone laugh. I decided to keep this dorky experiment, and even share it, as my wife suggested I do.

4 Ekim 2014 Cumartesi

GÖZ KIRPMAYIN, KAÇIRIRSINIZ!- IF YOU BLINK, YOU MISS!

TÜRKÇE (For English please scroll down.)


Disney filmleri seyirciye karşı çok cömerttir; olabileceğinin en iyisini vermek için sanatçılarından büyük özveri ve sabır bekler. Aynı sahneyi tekrar tekrar yapmanız istenebilir, siz de sıkılmadan her defasında biraz daha iyisini, istenene biraz daha yakın olanını yapmakla görevlisiniz- ta ki süpervizörünüz, sonra da yönetmeniniz beğenene kadar. Tarzan (1999) filminden bu kısacık canlandırmayı süpervizörüm (Glen Keane) ve yönetmenler (Kevin Lima ve Chris Buck) ancak yedinci denemede beğenmişler. Dikkat ederseniz denemeleri kaba çizimle yapıyorum, ama bütün hareketi eksiksiz veriyorum. Kabul edilen animasyonu daha dikkatli, detaylı ve modele uygun çiziyorum. (Temiz çizim, yan "cleanup" çizeri resimleri daha mükemmelleştirecektir.) Gözünüzü kırpmayın, kaçırırsınız! (Gorili çizen başkasıdır.)

 
Bir anlık "Tarzan"- A fleeting moment of "Tarzan" from tahsinozgur on Vimeo.

ENGLISH

Disney films are extremely generous towards the audience; demanding great patience and discipline on the part of the artists. You must not shy away from trying and trying again, each time with a new approach, each time a bit better. On Tarzan (1999) I had to present seven versions of this short scene before I could get the approval of my supervisor (Glen Keane) and the directors (Kevin Lima and Chris Buck). Notice that, whereas I draw very rough, I execute the performance in full, leaving no drawings out. When it is approved, I tie the drawings down with more detail and bring them closer to model. (The cleanup artist will refine it further.) Don't blink or you'll miss it! (Terk the gorilla is by someone else.)

TATLI BELÂ- SWEET POISON

TÜRKÇE (For English please scroll down.)

Zor bir seneydi.

Babamı kaybetmek beni tahmin ettiğimden de çok sarstı. Ama hiç olmazsa beklediğim birşeydi ve kendimi hazırlamaya çalışmıştım. Sonra hiç beklemediğim öyle sıkıntılarla karşılaştım ki sıhhatimi bir şekilde etkileyeceği kaçınılmazdı.

Mayıs ortasından itibaren tatmin olmayan bir susuzluk başladı, ve içtiğim şişe şişe suyu atmak için durmadan tuvalete koşmam gerekiyordu. Ben de hemen her sene yaptığımız gibi Fransa'da Annecy'deki animasyon festivaline gitmek, arkasından da İsviçre'de bir hafta geçirmek istiyordum; hele bu sene moral için çok gerekliydi. Ama gelin görün ki Cenevre'den Annecy'e yapmamız gereken bir buçuk saatlik otobüs yolculuğunu göze alacak durumda değildim- zorlasam kırk dakika ancak tutabiliyordum! İlk defa aile hekimine danıştım, yolculuğu yapmama yardımcıolacak bir ilaç verdi. Sonra öğrendim ki durumuma uygun değilmiş ama iş gördü- ucu ucuna! Festivalde hiç bir gösteriyi kesintisiz seyredemedim, muhakkak ortasında tuvalete koşmam gerekti! Durmadan su içiyordum ve inadına da Annecy'de gördüğümüz en sıcak festival haftasıydı. Yine de, otobüs yolculuklarında kıvranmayı ve tuvalette kaçırdığım filmleri bir kenara bırakırsak, hem festivalde hem de İsviçre'de Alp doruklarına nazır şalemizde geçirdiğimiz günler ilaç gibi geldi. Döndükten sonra biraz daha ayak sürüdüm ve nihayet bir doktora danıştım. Diyabet olmuşum! Pastalara, çukulatalara, fondüye veda yani! Neyse, ilaçlar ve pehriz sayesinde yine uzunca bir otobüs yolculuğunu göze alabileceğim, bir film seansını da sonuna kadar izleyebileceğim!

Bir yandan deliler gibi su içerken bir taraftan da şarıl şarıl durumlar!
Drinking and tinkling copiously! 

İsviçre'de tuvaletlere koştukça beni alay eder gibi "Laufen" marka pisivarlar karşılıyordu. "Laufen" koşmak demek.
As I kept dashing into Swiss loos I was greeted by urinals that obnoxiously said "Laufen"; it means "to run". 

Herşeye rağmen bu seferki Annecy-İsviçre yolculuğu da çok güzel geçti. Annecy'deki otel odamızın duvarındaki bir resmin çerçevesinden çıkarılarak çalınmış olduğunu öğrenince yerine bunu çizerek bıraktık ve böylelikle senelerdir bizi içtenlikle konuk eden Hotel de Savoie'ya bir jest yapmış olduk.
The exceptional circumstances did not make the trip any less enjoyable. When we learned that a picture hanging in our room had been stolen from its frame, I drew this to replace it as a gesture of thanks to the Hotel de Savoie, for its warm hospitality stretching over the years.

Sonra İsviçre'de Brienz'de bizi defalarca misafir eden şalenin sahibi Frau Streich'a da bu resmi yapıpıp bırakarak teşekkürlerimizi sunduk, bir yandan da dağlarıyla, trenleriyle o ortamı ne kadar sevdiğimizi ifade ettik.
Then in Brienz, Switzerland I drew this drawing for Frau Streich, the owner of the chalet we have rented repeatedly over the years, to express our appreciation for her friendly hospitality while commenting on how much we enjoy that environment with its mountains and trains 
 
Kilo kaybettikçe tombul tavşan imajımı da elden geçirmek gündeme geldi. İyi haber, eşim Lâle'nin yıllar önce yaptığı, ama çoktandır küçük gelen kırmızı yeleğime tekrar girebilmem oldu!/ As I kept losing weight, I had to start considering revising my portly bunny image. An upside to all of this was that I could once againn fit into the red vest my wife Lâle had sewn for me years ago.  

ENGLISH

It was a tough year.

The loss of my father was an even greater blow than I expected, and with it came problems so completely extraordinary, catching me so off my guard, that they just had to have their effect on my health. And they did!

It started mid-May with seemingly unquenchable thirst, which I attributed to the comming summer. Then I noticed I was rushing to the loo to tinkle far more frequently than ever. I had my mind set on making our usual trip to the animation festival in Annecy, France, following it up with our standard chalet holiday in Switzerland, and it occured to me that I was in no state to take the one-and-a-half hour bus ride from Geneva to Annecy, seeing I could only hold it for forty minutes tops! I went to the neighbourhood clinic for a quick solution and got some medication which later turned out to be wrong but helped me nevertheless- but only just! At the festival I could watch no screening to the end, but had to rush out once in the middle. I kept drinking and drinking and to make matters worse, it was the hottest weather we had ever experienced in Annecy. Still, barring the torture of the bus rides and the films I missed while peeing, we enjoyed both the festival and the following week we spent in our Alpine paradise in Switzerland, as we always do. On our return, after prevaricating a while longer, I finally consulted a doctor. Diabetes! Bye bye cake and chocolate, bye bye cheese fondue! Well, thanks to the diet and the medication, I am once againonce again tackle a longish bus ride and a regular film screening.