18 Mart 2013 Pazartesi

NURİ KURTCEBE

TÜRKÇE (For English please scroll down.)

Ülkemizin yoğun gündeminde Nuri Kurtcebe'nin çizdiği bir karikatür yüzünden mahkemelik olup bir de ceza yemesindenn bahsetmekte çok geciktim. Kendisini şahsen tanırım; kişiliğine, açıkyürekliliğine, sanatına bağlılığına son derece saygı duymuşumdur ve duymaktayım. 11 ay 20 gün hapis cezası, ama mahkemenin bir de jesti var: cezayı 5 yıl ertelemiş, eğer bu süre içerisinde aynı "suçu" tekrar etmezse kurtuluyor. Böylelikle Kurtcebe'nin kalemini kırmak istiyorlar! 

2006'da Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Animasyon bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladığımda Nuri Kurtcebe de aynı yerde öğretim görevlisiydi. Kendisiyle tanışmış olmak bana çok şey kazandırdı, kişiliğine büyük saygı duydum. Benim gibi çizer olan, benden çok daha cesaretli bir çizer olan Nuri Hoca'ya yapılan karşısında duygularımı ifade etmekte bu kadar gecikmem affedilesi değil, biliyorum, ama artık duygu ve düşüncelerimi ifade etme ihtiyacını duyduğum o kadar çok şey var ki yetişemiyorum. Bu blog politik değildir, onun için burada Nuri Hoca'nın karikatürüne burada değinmiyorum ve kendisini buradan saygıyla selâmlamakla yetiniyorum. Bu konuda duygu ve düşüncelerim için bkz. http://tashlik.blogspot.com, "Acıtan Kalem", 16 Mart 2013.

 


Nuri Kurtcebe
Maltepe Üniversitesi'nde 
(görüntü videokameramdan.) 
At Maltepe University
(Image from my camcorder.) 





ENGLISH

Turkey is a mess these days, and this blog is not the place to discuss it. But a friend and colleague who has received 11 months and 40 days for a political cartoon is! The court has softened the blow by postponing the sentence for five years; if he "behaves", he will escape the sentence. The aim is to break the artist's pencil!

Nuri Kurtcebe is a cartoonist of long standing in Turkey, a patriot, an artist with great integrity, and a truly honest human being. I know because I met him, and worked with him. When I started teaching animation at Maltepe University, Istanbul, he was already there teaching cartooning. We developed a good rapport and I gained a lot from my acquaintance with this artist who puts his conscience and convictions before everything else. It's a poor show of solidarity that I took so long to put my thoughts and feelings in writing on the subject; after all, we had heard about it on the news way back on February 1st. The truth is, there are so many things that are terribly wrong happening here now that I just can't catch up! Kurtcebe is an artist with a pencil, like I am, an artist much braver than I am, and the least I can do is to express my concern and respect. This is not a political blog, so I won't talk about his controversial cartoon here. For that, please check out: http://tashlik.blogspot.com, "A Pencil Jab that Hurt", March 16th 2013. (Photo: from my camcorder, at Maltepe University, Istanbul.)

TARZAN'I TANIMAK- GETTING TO KNOW TARZAN

TÜRKÇE (For English please scroll down.) 

Sene 1996'nın sonu ya da 1997'nin başıydı, Tarzan filminin ön prodüksyon dönemi. Animatörler bu dönemi eğitimle geçiriyorlar: hayvanat bahçesi ziyaretleri, anatomi dersleri, oyunculuk dersleri, grup hâlinde tiyatroya gitmek, ve bir de tabii ki karakterlere alışmak için deneme animasyonları.

Bu animasyonlar verilen ödevler şeklinde değildi; kendi hayâl gücümüze göre sahneler planlayıp canlandırıyorduk ve sonra karakteri tasarlayan ve ondan sorumlu olan başanimatöre gösterip eleştirilerini alıyorduk. Tarzan karakteri için bu Glen Keane'di.

O sırada yaptığım Tarzan animasyonlarından birini sunuyorum. Yapmışken animasyonun içinde kamera hareketi, hatta merceğin içine ışık kırılmaları, hatta Tarzan'ı takip eden sanal kameraman yere inince sallanmasını çizecek kadar hevesli ve keyifliymişim. Tabii kendimi beğendirme isteği de var!... 


TARZAN'LA TANIŞMAK-  GETTING TO KNOW TARZAN from tahsinozgur on Vimeo.


ENGLISH

It was either towards the end of 1996 or early in 1997, during the pre-production of Tarzan the animators had to go through a training program to prepare themselves for the assignments to come. This included anatomy lessons, acting lessons, group trips to the theatre, and of course experimental animation to get to know the characters on which we would be working.

The experimental animation was not done through specific assignments; we would think up situations, plan the staging, animate them, and then show them to the supervising animator of the character, in the case of Tarzan himself that would be Glen Keane himself.

I am sharing with you one of my experimental Tarzan scenes from that time, with an animated moving camera, prisms of light refracted through the lens, and a camera wobble when Tarzan and the imaginary cameraman all land on the jungle floor. It shows how enthusiastic I was and how much I enjoyed doing animating it all. It goes without saying that I was also eager to impress!

EN GÜZEL FİLM- THE BEST FILM OF ALL

TÜRKÇE (For English please scroll down.)

1990'da evlendik, 1991'de animasyon test sistemi (pencil test) kurmak bahanesiyle ilk video kameramı aldım- ve bir de baktım ki yaşadıklarımızı, gezip gördüklerimizi, kısacası ortak hayatımızın en renkli anlarını kaydetmek çok güzel bir şeymiş! Şimdi Lâle'yle sık sık kahvelerimizi alıyoruz ve anılardan birini koyup seyrediyoruz; zaten artık adı "En Güzel Film" oldu aramızda!

Sesle, hareketle kaydedilmiş bir şey, bir fotoğraftan çok farklı. O günü tekrar yaşıyorsunuz, kaydettiklerinizin yanında kaydetmediklerinizi de hatırlamanıza yardımcı oluyor. Üstelik çaktırmadan da çok güzel bir eğitim oluyor; sahnelerin uzunluğu, arka arkaya gelince etkileri, açılar, kompozisyonlar, hepsini deniyorsunuz ve sonuçları görüyorsunuz. Sonradan montaj yapmaya vakit ayıramayacağımı bildiğim için son montajı daha çekerken oluşturmaya çalışıyorum, bu da beni bu konularda sürekli karar vermeye zorluyor. Üstelik oradan oraya koşarak, bir yerlere yatıp bir duvarlara tırmanarak spor da yapmış oluyorum!

  En Güzel Film'in DVD menüsü için yaptığım ama henüz kullanmadığım illüstrasyon. Renkler için Lâle'ye danıştım.
Illustration I made for the DVD menu of The Best Film in the World, which I never got round to use. I consulted Lâle for the colors.
 

ENGLISH

We were married in 1990, and in 1991 I srarted setting up my first pencil test system and bought my first camcorder for that purpose. Then I discovered what a great thing it was to record our travels, experiences, the highlights of our life together with movement and sound. Lâle and I frequently sit back with cups of coffee and relax watching this or the other chapter of our mutual life; we've already given the collection the title: "The Best Film of All"!

It's so much more than a photograph- the recorded image with motion, sound, and cutting allows you almost to relive the day; you even recall details you haven't recorded! Another plus is that it's a practical and almost unconscious education in filmmaking; you learn about how long to stay on a shot, how to compose a scene, the different angles you can choose, how the shots look in continuity, and on and on. You just try it all and see how it looks! These questions are always on my mind because, since I know I'll never have the time to edit anything afterwards, I try to do my editing right there and then while I'm shooting! It also keeps me on my toes because I keep climbing up walls and throwing myself on the ground to get the best shot I can.

17 Mart 2013 Pazar

ERGENEKON

TÜRKÇE (For English please scroll down.)

Paris Disney stüdyosunda çalıştığım günlerede ilk defa Mulan dan sahneler görmüştüm. Yıl 1996, Herkül filminde çalışıyorduk. Mulan Florida stüdyosunda yapılıyordu ve muntazam aralıklarla kendi testlerimizle birlikte prodüksyon hâlindeki diğer Disney uzun metraj filmlerinin de testlerini gösteriyorlardı- gaza gelelim diye!

Mulan sahneleri beni çok etkiledi, halâ da en sevdiğim Disney filmleri arasındadır. Biliyorsunuz filmin kötüleri Hunlardı, hem de pek karizmatik kötülerdi bu Hunlar. Biz Türkler de Hunları atalarımız saydığımız için iş arkadaşlarımla bir "Hun" muhabbetine girdik.

Komik bir detay: "h" harfini söyleyemeyen, son harfleri de yutan Fransızlar Hunlara "ö" diyorlardı, çoğul için de "les ö"! Neden bahsettiklerini anlayana kadar biraz geçti!

Neyse, hem muhabbeti oluyordu,hem de sık sık Mulan'dan yeni sahneler görüyordum, o ilhamla bu animasyonu yaptım- tamamen özel ve işle alâkasız! Son yıllarda biliyorsunuz ülkemizde bir "Ergenekon" muhabbetidir gidiyor; ama eski Türk destanından bahsetmiyorlar! O konuya girersek bu blog için fazla politik olacaktır; öyle konulara başka tarafta değiniyorum zaten! Ama kelimenin ağızlara sakız olması bu eski animasyonumu arayıp ortaya çıkarmama vesile oldu. Yaptığımda bu karakter bir Hun atamızdı ama pekalâ Ergenekon vadisinden çıkan bir atamız da olabilir. Paylaşıyorum!  


When I was working for Disney Paris- the year was 1996, the project Hercules, we used to see the "dailies" of all Disney animated features in production on a regular basis, to keep the creative juices flowing. That's when I saw scenes from Mulan for the first time; it was in production at Disney Florida then.

I was very impressed, it's still one of my favorite Disney films. The charismatic villains were the Huns, and since we Turks consider them our forefathers, I got into a lot of Hun talk with my colleagues in the studio. 

The French can't produce the "h" sound, and they tend to swallow the last letter of a word, so they kept calling the Huns "les 'eu". It took me a while to catch on to what they were talking about!

All those Mulan scenes and Hun talk inspired me to animate this scene of a "Hun"; a completely private bit of animation. I have labeled it "Ergenekon", rather provocatively because it's a hot word today. "Ergenekon" is really an ancient Turkish saga, but the word has gained notoriety in Turkey recently because it has been used repeatedly within the context of a shadowy political purge process. I wont go into it because this is not a political blog; that sort of stuff I write elsewhere. It's just that the word has been done to death in the last few years, and it prompted me to fish out this old piece of animation and share it with you. An ancestor who is a Hun will also pass for an ancestor from the mythical valley of Ergenekon!