21 Aralık 2017 Perşembe

2018'DE NEREYE?- WHERE TO IN 2018?

TÜRKÇE (For English, please scroll down.)

İlerlemek istedik, "çağdaş" diye bir kelime üreterek "çağa ait" herşeyi sorgulamadan benimsemeyi marifet saydık. "Özgürlük" istedik, taassup ve irticaya da özgürlük tanıdık. Bencillik ve hırsla bir yandan şehirlerimizi AVM'lerle, yolları otomobillerle doldururken kredi borçlarıyla geleceğimizi ipotekledik. Bu dünyada dünyalıklara doyamadığımız için ahrette de bir cennet satın almak istiyoruz- bonus puan toplar gibi sevap toplayarak, anlamadığımız duaları büyü gibi kullanarak. 

Sonra işler istediğimiz gibi gitmeyince birbirimizi suçladık.

Neticede bu cehennemi kendimiz yarattık. Ancak kendimiz çıkabiliriz- bu da en başta kendimizi sorgulayarak.

Yeni yılda hep birlikte doğru çıkışı bulmamız ümidiyle. 

(Daha fazlası için bkz.: Tashlık/ 2018- Quo Vadis.)


İstediğimiz "çağdaş" ülkeyi yarattık. Soldaki tarihi kılıklı cami bile 2012'den!
(Görüntüler kendi objektifimden.)
We have created the "up to date" country we wished for; even the historic-looking mosque on the left is from 2012. 
(Images from my own camera.)

ENGLISH:

Progress was our ambition, we wanted "to be up to date", and ended up uncritically accepting everything we saw as modern and contemporary. "Freedom" was our ideal, we let the retrograde, the reactionary, the fundamentalist run free. Yielding to our most selfish instincts we have filled our cities with shopping malls, our roads with cars, mortgaging our future with the debts we have accumulated to finance our lifestyles. But we still ain't got no satisfaction; hoping for more of the same in the next life, we're trying to buy ourselves luxury flats in heaven, adding up our requisite good deeds like credit points and confusing prayers with magic spells.

And when things didn't work out the way we expected them to, we just blamed each other.

We are to blame for this hell we have created, we ourselves an no one else. And it's up to no one but ourselves to find the way out. The first step would be some sincere soul-searching.

May we all find the right exit in the coming year!

(For more see also Tashlık/ 2018- Quo Vadis.)


8 Kasım 2017 Çarşamba

DAS DOPPELTE LOTTCHEN

TÜRKÇE:


Storyboard yapmak bana daima zor gelmiştir; canlandırma sanatının canlandırma safhasıdır bana zevk veren! Bu böyleyken, şu işe bakın ki, bütün çalışmalarım içinde en benimseyerek, en içimden gelerek yaptığım iş on dakikalık bir storyboard’dan başka katkım olmayan bir projeydi, ve sonunda çalışmalarımın neredeyse hiçbir kısmı kullanılmadı.


Proje, Erich Kästner’in aynı adlı romanından uyarlanacak olan Das Doppelte Lottchen idi. (Tam tercüme "Çifte Lottacık" olur.) Gizlice yer değiş tokuşu yaparak boşanmış anne ve babalarını tekrar biraraya getiren ikizlerin hikâyesi daha önce de defalarca uyarlanmıştı. Bu uyarlamalar arasında Disney’in iki ayrı reel çekim versyonu da vardır: The Parent Trap, “Aile Tuzağı”, 1961 ve 1998. Bu seferki TVC Hamburg’un üstlendiği uzun metrajlı bir canlandırma versyonu olacaktı. Canlandırma ucuz işgücü tedarik eden ülkelere verileceğinden ben hiç alamadım. Filmin finalini de kapsayan on dakika kadarlık bir kısmına storyboard yapmam istendi, ben de bunu animatik olarak hazırladım. İstanbul’daki evimizden çalıştım ve Lâle’nin şirketi Esin Desen üzerinden faturaladık. Aile hayatının kutsallığı, evlilik ilişkisinin dayanıklılığı önem verdiğim konular olduğu için bu işe gerçekten yüreğimi verdim. 

Filmin afişi.
2007'de gösterime giren filmin DVD’sini 2008’de Halle’de (Almanya) çalışırken aldım ve filmde benim katkılarımdan hemen hiçbir şey kalmamış olduğunu görünce bayağı hayâl kırıklığına uğradım. Sebebi bütçeyi ciddi şekilde düşüren bir senaryo değişikliğiydi. Ben verilen senaryoya oldukça sadık kalmış, bunu yaparken babaya hem centilmenlik, hem de verdiği kararların sonuçlarından kaçmayan bir dik duruş atfetmeye çalışmıştım. Bitmiş film sıcak ve sevimli olmakla birlikte babanın “öteki kadından” kurtulma şeklini pek kaçamak ve onursuz buldum.


Babamı üç buçuk yıl önce kaybettik, şu günleri de hastanede, yaşı ileri annemin refakatçısı olarak geçiriyorum. Yaşadığım duygular, aile içinde sevgi ve dayanışmanın önemini anlatan bu çalışmayı paylaşmaya yönlendirdi beni.

Videoklip:
Das Doppelte Lottchen için hazırladığım animatik.

BİR İKİZ MASALI- A STORY OF TWINS from tahsinozgur on Vimeo.

Videoclip:
My animatic storyboard work for Das Doppelte Lottchen.


ENGLISH:


Storyboards have always been a chore for me; it is the process of animation itself that I enjoy! This being so, it is ironic that of all the projects I have worked on, the one closest to my heart was something for which I did about ten minutes of storyboard work- and hardly any of it was used.


The project was Das Doppelte Lottchen, based on the novel of the same name by Erich Kästner. (Exact tranlation of the title would be "Double Lotta") The popular story of twins who secretly switch places to bring their divorced parents together has seen many screen adaptations, including two by Disney, both entitled The Parent Trap, 1961 and 1998, and both live action. This time it was to be an all animated feature version undertaken by TVC Hamburg. Because the animation was earmarked for countries providing low cost labor, I couldn’t get any scenes to animate. I was given the last ten seconds or so to board, which I prepared in animatic form, working out of our home in Istanbul and billing it for Esin Desen, Lâle’s company. The sanctity of family life and the endurance of a marriage being matters I take seriously, I really put my heart into the work.

The poster of the film.
The film was released in 2007 and I purchased the DVD in 2008, when I was working in Halle (Germany). To my great disappointment, almost none of my efforts had made it into the film. The reason was a script change, which certainly cut the budget. I had remained quite faithful to the given script while taking care to make the father come across as a gentleman and a man ready to face the consequences of his decisions. The finished film remains charming in spite of the change but I have to say the father weasels his way out of his relationship with the “other woman” in a far less honorable fashion.

Spending these days with my aged mother in a hospital, and my father gone these past three and a half years, I find myself particularly disposed to share this effort that speaks for solidarity and love within the family.

2 Ekim 2017 Pazartesi

HAHN FILM'E BİR DEMO FİKRİ- IDEA FOR A HAHN FILM DEMO

TÜRKÇE: (For English, please scroll down)

1995-1996'da yine Berlin'deki ekmek kapımız Hahn Film'deydik. Projeler arasında bir boşluk oldu ve ben bu arayı Hahn Film için bir demo yaparak değerlendirmeyi önerdim. Stüdyonun neler yapabileceğini gösterirsem daha iyi projeler yakalayabiliriz diye düşündüm.

Neticede, nasıl bir film yapabilmeyi hâyal ettiysem, o havada sahneler yaptım. Konuşmalar için aklımdan geçen sözler şöyleydi: (Cin) "So you wish to make a wish!" (Ejder) "Make it something HOT!" ("Demek bir dilekte bulunmayı diliyorsun!" "Ateşli birşey olsun!")

Tabii bu boş zaman uzun sürmedi; yeni işler gelince demo için yaptıklarım rafa kalktı, ve bir daha inmedi.

Efektlerle canladırmaları o zaman üstüste getiremediğimden gölgeleri ve "HOT" kelimesiyle ejderin ağzından çıkan alevleri ayrı görüyorsunuz.

Seneler sonra 2001 yılı yaklaşırken İstanbul Galeri Apel'de "2001 Gece Masalları" temalı bir karma sergiye katılmaya davet edilince rafa kaldırılıp unutulan o canlandırmalardan bir parçayı sergi için hazırladığım videoklibin kapanış jeneriğinde kullandım. (Bkz: "2001 Gece Masalları", 11 Eylül 2010.)


Hahn Film, Berlin, 1995-96.

 
HAHN FİLM'E BİR DEMO İÇİN- FOR A HAHN FILM DEMO from tahsinozgur on Vimeo.

Videoklip/Videoclip

ENGLISH

In 1995-96 we were back in Berlin, working for good old reliable Hahn Film. During a lull between assignments I 
proposed to prepare a demo for the studio, something that would show what we were able to do in the hope of attracting better projects.

I naturally went for the kind concept and look that I would most enjoy working on as an assignment. The wording I imagined for the lip-synch was as follows: (genie): "So you wish to make a wish!" (dragon) "Make it something HOT!"

Pretty soon, the lull was over, more work came in and the demo scenes had to be shelved- and they never came back down again.

I was unable to superimpose levels then so you will see them seperately: the shading and the burst of flames when the dragon says "HOT". 

Years later, with the advent of the millenium year 2001, I was invited to take part in a joint exhibition on the theme of "Tales of 2001 Nights". I participated with a videoclip and used part of the shelved and forgotten animation for the end titles. (See: "Tales of 2001 Nights", 11 Eylül-Sept 2010.)

9 Ağustos 2017 Çarşamba

VİKİNG GÜNLERİMİZDEN- FROM OUR VIKING DAYS


TÜRKÇE (For English, please scroll down.)


Kopenhag’da A-Film’de “Asterix Vikinglere Karşı” (Asterix and the Vikings) filminde animatör olabilmek benim için büyük şans oldu; çünkü çok eğlenceli bir prodüksyon süreciydi. Ekip iyi, ilişkiler arkadaşçaydı. Ben ağırlıklı olarak Viking şefinin kızı Abba’yı canlandırdım, ve orijinal hikâyede yer almayan bu dikkafalı kızı yorumlamada bana epey özgürlük tanındı.


Her zaman olduğu gibi Lâle bu güzel Danimarka macerasını da paylaştı benimle; stüdyoya yakın bir daire kiraladık ve böylelikle her öğlen bisikletle eve gidiyor, beş katı koşarak çıkıyor (daha gençtim o zaman), Lâle’nin mükemmel yemekleriyle beslendikten sonra gecikmeden işbaşına dönebiliyordum. Bazı akşamlar Lâle iş arkadaşlarını bizim dairede topluyor, küçük ziyafetlerle güzel muhabbetler yaşatıyordu. 


Burada sahnelerimden birkaçını paylaşıyorum; benimkilerin arasında Abba’nın babasının repliklerini içeren sahneleri canlandıran Javi Martin Lapeyra’dır.


Videoklip
Abba babasıyla tartışıyor. O günlerde hissettiğim özgüven canlandırmama aksetmiş.
Videoclip
Abba arguing with her father. The self-confidence I felt at the time
is reflected in my animation.

ENGLISH


I was lucky enough to be an animator on Asterix and the Vikings at A-Film, Copenhagen from the beginning of April 2004 until the end of February 2005; lucky because it was so much fun. It was a fine, friendly crew. I worked mostly on the Viking chief’s daughter, Abba, and was allowed a lot of license with this tempermental girl who wasn’t in the original story. 


Lâle shared this wonderful Danish adventure with me, of course, as she always does, and we rented a place close enough to the studio for me to bike home, dash the five flights of steps upstairs (I was still young), enjoy Lâle’s excellent cooking, and bike back to work on time. Every so often she would invite our friends from the studio over to our place for a small feast and a pleasant evening’s conversation. 

I am sharing here a group of my scenes. The shots of Abba’s father, interspersed between mine were animated by Javi Martin-Lapeyra.

6 Temmuz 2017 Perşembe

ŞANSSIZ TOPLAR- UNLUCKY BALLS

TÜRKÇE (For English, please scroll down.)

Bu canlandırmaların nasıl ortaya çıktığının hikâyesi biraz karışık. Yıl 2007; Maltepe Üniversitesi Çizgi Film- Animasyon bölümünde öğretim görevlisiyken öğrencilere ortak film yaptırmak düşüncesiyle basit, yusyuvarlak karakterler tasarlayıp "şans" temalı çok sade bir hikâye düşündük, adına da Şans Topları dedik. 

Sahneler bölüştürüldü, çalışma başladı ama malesef film tamamlanamadı. Almanya'da Mullewapp projesinde çalışmak için ücretsiz izinle okuldan uzunca bir süre ayrılmamın da bu başarısızlıkta rolü olabilir. Döndükten sonra da uzun kalmadık, 2010 yılının başında okuldan hepten ayrılıp emekli hayatına geçtik.

Sonradan öğrencilerimizden biri (Zeynep Taşdemir Eşme) bizi ziyaret etti ve filmi tamamlama isteğini ifade etti.

Bazı sahneler çok yetersizdi ve yeniden yapılmaları gerekiyordu. Buradan jeneriğe kimlerin isimleri yazılacağı sorusu gündeme geldi. Ben o zaman fazlaca "ego" bir kararla Zeynep ve kendim tarafından üretilenler dışındaki sahneleri sıfırdan yaparak daha gösterişli bir film çıkartma sevdasına kapıldım. (Daha önceden iki sahne ile katkıda bulunmuştum zaten.) Böylesine sade karakterlerle bu iş bile değildi. 

Ama ilk heyecan geçtikten sonra öğrencilere ödev olarak verdiğim bir filmi, onların sahnelerini atarak, bu şekilde sahiplenmekten rahatsız oldum ve... devam edemedim! Zeynep hanım'ın da hayâli gerçekleşmedi, film ortada kaldı. Şans, "Şans Topları"'na gülmedi yani!

Filmin girişi için yaptığım şu sahneleri burada sizlerle paylaşıyorum. Egzos sala sala geçen otomobillerle parktaki çeşme  Zeynep hanımın canlandırmalarıdır.



"ŞANS TOPLARI" SAHNELERİM- MY SCENES FOR "BALLS OF LUCK" from tahsinozgur on Vimeo.



ENGLISH

The story of how these scenes came about is a little complicated. It was 2007; while teaching at the Animation Department of Maltepe University, Lâle and I came up with the idea of launching a joint student project with a simple story with basic, round characters, really balls with arms and legs. The theme was "luck" and with the shape of the characters in consideration, we called it "Balls of Luck" (Şans Topları), in reference to a popular lottery. 

We assigned scenes to the students but unfortunately the project was never completed. I took a leave absence to work on Mullewapp in Germany, so that might have had something to do with the failure. After our return, we stayed on for only a short while and quit the school altogether in early 2010.

One day one of our students, Zeynep Taşdemir Eşme, visited us and expressed the desire to complete the unfinished project.

Some scenes were substandard, and needed a redo. This brought the problem of whom to credit. Yielding to my ego, I decided to go for a flashier film by reanimating all scenes except Zeynep's and mine. (I had already contributed two scenes earlier on.)

Once the first flush of excitement started to fade I started to feel uncomfortable about taking posession of a film I had intended as a student project, discarding their efforst as I did so. My enthusiasm ebbed oout and I just stopped. Zeynep couldn't realize her wish. Bad luck for the "Balls of Luck"!

I am sharing the animation I made for tis film. The cars spewing exhaust fumes and the fountain in the park are Zeynep's animation.

28 Mayıs 2017 Pazar

LÂLE'NİN SAKLI BAHÇESİ- LÂLE'S SECRET GARDEN



TÜRKÇE (For English please scroll down.) 

Hepimiz hayâl kurarız. Bazısı fantaziden öteye gitmez; hep belirsiz bir geleceğe erteler, aslında gerçekleşmeyeceklerini baştan kabulleniriz. Bazıları da gerçekleştirene kadar rahat edemeyeceğimiz tutkulardır. Onlar uğruna şaşırtıcı sayıda dayağa dayanır, her tökezleme ve düşüşten sonra tekrar kalkıp yolumuza devam ederiz.

Bu sefer canlandırmadan bahsetmiyorum. Bu yazıda konum, terkedilmiş bakımsız bir toprak parçasını ve içindeki iki yıkıntı binayı alıp bir cennet bahçesine çevirmeyi başaran bir kişidir. Hem de bana çok yakın birisi. En şaşırtıcısı da kendisiyle evli olma onuruna sahip olmam!

Lâle her zaman bahçe, bahçe içinde müstakil ev sevmiştir. Meslek hayatımız boyunca değişik ülkelerde böyle bahçeli evlerdin olduğu mahallelerde dolaşmayı sevmişizdir. Böyle bir yere sahip olup yaşamak istediğini biliyordum tabii ve ben de hep “günün birinde” diyerek belirsiz bir geleceğe erteliyordum. Ama Lâle boş bir hayâlle oyalanabilecek birisi değildir, gerçekleştirmek ister. Satın alarak değil, yoktan var ederek.

Kırklareli yakınında bir köyde annesinin doğmuş olduğu evi bahçesiyle birlikte aldığında bu işin biryere varacağına inanmak güçtü. Bahçe bakımsız, ev ve bahçedeki diğer yapı olan samanlık yıkıntı halindeydi. Harcadığı enerji, üstesinden geldiği problemler, hiçbir zaman pes etmemesi karşısında hayranlık uyandırdığı gibi ilham da veriyordu. Şimdi o bahçe başlıbaşına küçük bir ülke gibi; onu dış dünyadan ayıran sadece çevreleyen duvar değil, doğal güzelliği, bakımlılığı, ve neşrettiği huzur duygusu.

(Ayrıca bkz.  "Lâle ve 'Şale''si", 7 Ekim 2011.)

Lâle'nin diyarı. Sol üstte eski hâli.
Lâle's realm. On the upper left you can see how it used to be.

ENGLISH


We all have dreams. Some dreams are idle fantasies, always pushed away to the safe distance of an undefined future, never to be realized. Some are passions that won’t let go until they are realized, and it is amazing how much beating we are able to take for them, how we pick ourselves up and try again after each stumble and fall.

For once, I am not talking about animation, but about the amazing willpower and energy spent by someone very close to me to turn an abandoned plot of land with some derelict buldings into a small paradise. How amazing that I am married to her!


Lâle always liked gardens, and private one-family homes in them. We used to enjoy strolling through such neighbourhoods in different towns throughout our years abroad in animation. I knew she fancied herself the owner of such a place, and I kept saying “one day”, pushing it away to the safe distance of an undefined future. But she was not to be placated with an idle fantasy; she really wanted to own and live in such a place. Not simply to buy it, as it turned out, but to create it out of near nothing.

When she purchased the plot of land with the derelict house and hayloft that had been her mothers birthplace in a village near Kırklareli, the idea of making anything out of it seemed too far-fetched to be practicable. The energy she has spent, the problems she has overcome, her unwillingness to give up have been amazing as well as inspiring. Now her garden is like a little country of its own, standing apart from its surroundings not only because of its perimeter wall, but because of its look; lush, well-kept, and emanating an atmosphere of peace.

(See also "Lâle and her 'Chalet'", 7 September-Ekim 2011.) 

15 Nisan 2017 Cumartesi

YENİ YIL, YENİ DEVİR- NEW YEAR, NEW AGE

TÜRKÇE (For English, please scroll down.)

Beklenen "Başkanlık Sistemi" ve "Yeni Anayasa" referandumu geldi çattı; yarın sandıklara gidiyoruz. Bu tatsız süreç boyunca karikatür çizip sosyal medya'da paylaşmaktan siyasal karikatürcü oldum çıktım (bkz: "Evet-Hayır Oyunu", 20 Mart 2017), ama kişisel görüşümün dışına çıkmak istemediğim için bu işi hiçbir kurum için yapamayacağımı da anladım.

Yeniyıl gecesi canlandırmam da yaşadığımız politik ortamla bağlantılı bir temaydı (Bkz: "Arkadaşlarla Yılbaşı-2017", 7 Ocak 2017); seneler önce başlanmış ve demirden dağı eritmek, Ergenekon'dan çıkmak konulu kişisel bir mizahi klibin devamı, hatta son sahnesiydi. Başlangıcı 2012'ye kadar uzanır ve ilk sahnesini 2013 Haziran ayında (Gezi günlerinde) Vimeo'da yayınlamış, görüşlerimi paylaştığım blog'u tanıtmak için kullanmıştım. 2015 yeniyıl gecesi canlandırmam için bu konuya döndüm (bkz: "Yeniyıl 2015", 12 Ocak 2015). Tavşanın modeli diyabet teşhisi konmadan önceki tombul günlere ait olduğundan sonra aynı şekilde devam etmek durumunda kaldım. (Model değişimi süreci için bkz. "Tatlı Belâ", 4 Ekim 2014.)

Aslında gönlümde olan özel filme yoğunlaşmak için bu klibe pek devam etmiyor, parça parça geri dönüyordum. Konunun kendi kendine gündemden düşmesini, Ergenekon'dan çıkış yolunun açılıvermesini istiyordum bir yandan.

Bu seneki yılbaşı gecesi canlandırmamı referandumdan önce temizleyip paylaşmak istedim. Bir önceki sahne olan 2015 yeniyıl canlandırmamla birleştirerek yayınladım ve aşağıda paylaşıyorum- Ergenekon'dan çıkış ve özgürlüğe kavuşma yolunu milletçe bulabilmemiz dileğimin bir ifadesi olarak! Ama referandum sonucu ne olursa olsun, korkarım ki bu klibin kalan sahnelerini de yapacak bol bol vaktim olacak.

Son paylaşımımdan beri ilâve olan sosyal medya karikatürlerim.
My social media cartoons since the last time I shared them.
  
Videoklip
Bu seneki yeniyıl gecesi canlandırmam, temizlenmiş ve 
2015 yeniyıl gecesi canlandırmamla birlikte.
Videoclip
My new year's animation for this year, cleaned up and
edited together with my newyear's eve animaion for 2015.

ENGLISH

The referendum for the "Presidential System" and the "New Constitution" is upon us; tomorrow we go to the ballots. I found myself drawing cartoons and uploading them onto the social media throughout the unpleasant months of the run-up to the referendum; so many, in fact that I practically became a bona fide political cartoonist. (See "Yes or No", 20 Mart-March 2017) That being said, I also discovered I could never do such work professionally for an institution because I am unwilling to depart from a strictly personal viewpoint.

My new year's eve animation also refers to the political realities in which we live. (See: "Newyear with Friends", 7 Ocak-January 2017.) It was the continuation, the finale in fact, of an animated clip idea I had started way back in 2012, based on the "Ergenekon" theme, the origins myth of our nation, telling how our forefathers, trapped in the valley of that name, broke out by melting a mountain of iron. There was, of course, an intentional allusion to the infamous Ergenekon trials. I shared the opening scene on Vimeo in June 2013 (the days of the Gezi uprising), using it to advertise a blog where I share my opinions and came back to it for my new year's eve animation for 2015. (See: "2017-Newyear with Friends", 7 Ocak- January 2017.) Because the plumper bunny of the first scene dates from before I was diagnosed as diabetic, I had to maintain the same look for the the rest. (For the story of the model change see: "Sweet Poison", 4 Ekim-October 2014.)

Preferring to concentrate as much as possible on my private film I kept the bunny short in the freezer for long stretches of time, doing bits and pieces now and then. I was also hoping that the whole thing would somehow become untopical, that we would all suddenly find the road out of Ergenekon wide open.

I hoped to compete the cleanup of this year's new year's eve animation and share it before the referendum. You will find it above, edited together with the scene from 2015 which precedes it. This is an expression of my wish that we as a nation finally break out of Ergenekon and to freedom. However, whatever the outcome of the referendum, I am afraid I will still have plenty of time to complete the clip.